30 Ekim 2013 Çarşamba

cahit sıtkı

Ummak

  Saim Eryiğit
  Karga İçin Yazdı
  ve Yazmak




Öldük ömürden bir şeyler umarak
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü
Nasıl hatırlamazsın o türküyü
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü
Alıştığımız bir şeydi yaşamak
                       Cahit Sıtkı TARANCI
Yalın ve yoğun anlatım gerçek şiirin belki de en vazgeçilmez unsurlarıdır.
Pek az şairde bu iki özellik yan yana ve barış içinde yaşar.
İşte Cahit Sıtkı yalınlığı ve yoğunluğu at başı götürebilecek ender şairlerdendi.
Hayata duyulan sonsuz sevgi ve istek onun şiirine hüznü de beraberinde getirir.
“Anneciğinin dizinde bütün insanlık için ağlayacağını” söylemesi de bu duyuş ve düşünüştendir.
Kanadı kırık bir kuş hüznü de onunki;
uçmaya gücü yetmez, bir yanı daima çökük gezer.
Şair bir anda hayal etmiş ve ölmüştür.
İmgelem dünyasında, vaat edilen dünyayı beğenmez ve büyük bir boşluk olarak tanımlar.
İnançsız mıdır Cahit Sıtkı?
Sanmıyorum.
Ama o, bilmediği, beş duyusuyla kavrayamadığı bir âlemle ilgili ödül ya da cezayı da istemez.
Onun için aslolan günün “penceresinden eksilmemesi” dir.
Sitemi de eksiltene, bu dünyaya alıştıranadır.
Şathiyeyi bir “sitem” diye kabul edersek Türk edebiyatının tüm sitemlerini kıskandıracak güzellikte bir anlatım, bir duyuş, düşünüş ve ruh ürpermesidir bu mısralar.
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü…
Dünyayı;
sevgiliyi, aşkı, sımsıcak öpüşü;
nazlı seher sabah uykularını,
gülü, bülbülü, suyu, balığı, denizi, seher yelini…
Bütün güzellikleri bu kadar basit ve hepi topu üç tamlamalık bir kadroyla anlatmak kolay mıdır?
O belki bir uyak virtiozü değildi; ama ahengi, ritmi içten içe sezdiren şairdi.
Söylemek istediğini nasıl söylemek lazımsa öyle söylerdi.
Anlam ve ahenk hiçbir zaman birbirini rahatsız etmezdi.
Özgünlüğüne gelince;
onun “gök”leri de
en az
Attila İlhan’ınki gibi
“kullanılmamış”tı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder