29 Ağustos 2014 Cuma

kemal gökhan gürses'ten gündeme dair


bez çanta deseni


biraz da futbol

Tribün Deyimleri

Bu Maçı Alacağız

Toplu bir ayindir söz konusu olan. “tek”ler gitmiş, kitle müdahil olmuştur. Tribünden gelen bireysel çıkışlar işlevsiz ve dolayısıyla anlamsızlaşmıştır. Son bir ayar gerekiyordur sahaya. Mesaj kendi futbolcusunadır, rakibedir, yöneticileredir, hakemleredir, futbolun tüm muhataplarınadır.
Bu maçı alacağız…
________________________________________
Tabi iş, tribünün bu hamlesine kadar gelmişse, takımın da o tribünü ateşleyen bir temposu mutlaka vardır. (Ama onca kötü gidişten sonra bıçak kemiğe dayanmışken maçın hemen başında yapılabilen bu hamle tribündeki yoğun beklentinin bir işareti olarak da değerlendirilmelidir.) Tribün, “kaybolduğuna” hükmettiği bir maç için asla bu “sloganvari” tezahüratı atmaz.
*2. yarının ortalarında görünür daha çok,
*Çünkü kırılma anı o vakitlerdir maçın.
*Takım beraberliği yakalamıştır veya bastırırken talihsiz bir gol yemiştir,
*Hatta hakemin bir arızası yakmıştır takımı…
*Ki bu dakikalarda yüksel ihtimalle, maçın ve tribünlerin tadına doyulmaz.
*Maça asılmanın en agresif olmasa da “kararlı” bir yolu. 
“Tek yol devrim!” der gibi bir şeybu maçı alacağız, başka yolu yok!

19 Ağustos 2014 Salı

İnsanlık Öldü


Nihayet insanlık öldü. Haber aldığımıza göre, uzun zamandır amansız bir hastalıkla pençeleşen insanlık, dün hayata gözlerini yummuştur. Bazı arkadaşlarımız önce bu habere inanmak istememişler ve uzun süre, "yahu insanlık öldü mü?" diye mırıldanmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu nedenle gazetelerinde, "insanlık öldü mü?" ya da "insanlık ölür mü?"biçiminde büyük başlıklar yayımlamakta yetinmişlerdir. Fakat acı haber kısa zamanda yayılmış ve gazetelere telefonlar, telgraflar yağmıştır; herkes, insanlığın son durumunu öğrenmek istemiştir.
Bazıları bu haberi bir kelime oyunu sanmışlarsa da, yapılan araştırmalar bu acı gerçeğin doğru olduğunu göstermiştir. Evet, insanlık artık aramızda yok. İnsanlıktan uzun süredir ümidini kesenler, ya da hayatlarında insanlığın hiç farkında olmayanlar bu haberi yadırgamamışlardır. Fakat insanlık âleminin bu büyük kaybı, birçok yürekte derin yaralar açmış ve onları ürkütücü bir karanlığa sürüklemiştir; o kadar ki, bazıları artık insanlık olmadığına göre bir âlemden de söz edilemeyeceğini ileri sürmeğe başlamışlardır.
Bize göre, böyle geniş yorumlarda bulunmak için vakit henüz erkendir. İnsanlık artık aramızda dolaşmasa bile, hatırası gönüllerde her zaman yaşayacak ve çocuklarımız bizden, bir zamanlar insanlığın olduğunu, bizim gibi nefes alıp ıstırap çektiğini öğreneceklerdir. İnsanlığın güzel ve çekingen yüzünü ben de görür gibi oluyorum. Zavallı insanlık kendini belli etmeden sokaklarda dolaşır ve insanlık için bir şeyler yapmaya çalışanları sevgiyle izlerdi. Bugün için insanlık ölmüşse de, onun ilkeleri akıllara durgunluk verecek bir canlılıkla aramızda yaşamaya devam edecektir.
İnsanlıktan paylarını alamayanlar için zaten bir ölüydü; onun bu kadar uzun yaşamasına şaşılıyordu. Yıllarca önce küçük bir kasabada dünyaya gelen insanlık, dünya savaşlarından birinde, çok rutubetli bir siperde göğsünü üşütmüş ve aylarca hasta yatmıştı. Bu olaydan sonra, hastalığın izlerini bütün ömrünce ciğerlerinde taşıyan insanlık, önce ki gece sabah karşı nefes alamaz olmuş ve gösterilen bütün çabalara rağmen gün ağarırken doktorlar, insanlıktan ümitlerini kesmek zorunda kalmışlardır.
Doğru dürüst bir tahsil göremeyen ve kendi kendini yetiştiren insanlık hiç evlenmemişti. Küçük yaşta öksüz kalan insanlığa, doğru dürüst bir mirasta kalmamıştı; bu yüzden sıkıntılarla geçen hayatı boyunca insanlık, başkalarının yardımıyla geçinmeğe çalışmıştı. İnsanlığın ölümüyle ülkemiz, boşluğu doldurulması mümkün olmayan bir değerini kaybetmiştir. Gazetemiz, insanlığın yakınlarına baş sağlığı ve sonsuz sabırlar diler.
Not: merhumun cenazesi, önce, uzun yıllar yaşamış olduğu hürriyet caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı Ümit Apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade törenden sonra toprağa verilecektir.

Bu kısa hikaye Oğuz Atay'ın "Tehlikeli Oyunlar" adlı kitabından bir alıntıdır.

3 Ağustos 2014 Pazar

viz & mis

Şimdi biri bana vizyondan veya misyondan ya da her ikisinden birden bahsediyorsa oradan bir kuşku belirir kafamda bir yerde;
  • bir soru işareti, 
  • bir ünlem, 
  • hatta parantez, 
  • bir karın ağrısı peyda olur; 
  • kaygılanırım, 
  • arada bir yerde çapanoğlu var derim, 
  • artistlik lan bu, diye bir iç cümle bile kurarım.
Vizyon ve misyon diyen birinden mümkün olduğunca ve pek uzak dururum, bu iki -ne olduğu aslında son derece belirsiz- kavramdan bahseden kurum ve kuruluşların önünden bile geçmem.
  • La Fontaine’den masalların ilk iki epizotudur bu ibişler.
  • Yalandır.
  • Hayalidir.
  • İthaldir.
Yoktur aslında vizyon!
Misyon dediğinse menfaatperestlerin bir talanda birbirlerine biçtikleri irili ufaklı rollerdir. Bunun en bariz karşılığı misyonerlik örgütleridir ki ucu hep bir hesaba dayanır.
  • Bana vizyon ve misyonla gelmeyiniz muhteremler.
Bulamazsınız,
Zira.
…dedi Karga-

2 Ağustos 2014 Cumartesi

ne güzel bir hangardı

İrfan Şahinbaş Sahnesinde amatör tiyatroların şenliği filan vardı.
Gittik vardık, odalara yerleştik. Sonra sahne-dekor hazırlığı vs başladı. Tabi Murat Makar kayıp. Olağan hallerdendi:)
Derken bunun ne güzel bir kaybolma olduğu anlaşıldı.
Kahkahaya yakın bir gülümsemeyle geldi, Karga, benle gel dedi.
Ne ki, dedim.
Sen gel…
Çevreyi keşfe çıkmış.
Her yan, muhtemel ki askeriyeden kalma, hangarlarla dolu. Kocaman kocaman yapılar.
Kiminde eski dekorlar, kiminde bilmem ne.
  • Bizimki, hafif aralık pencereden raflar görmüş,
  • bu raflarda kitap olabilir diye düşünmüş.
  • Pencereyi ittirip şöyle bir bakınca içeriye
  • çığlık atmamak için kendi ağzını iki eliyle kapamış. 
Sen de abartmayı pek seversin demiştim.
Pencerenin önüne gelmiştik. Atla şuradan içeri demişti.
  • Solumda metal raflar görünüyordu,
  • raflarda dosyalar,
  • bir şeyler.
  • Ama sağ tarafa bakınca Murat’ın abartmadığını gördüm,
  • hatta az bile anlatmış meğer.
On binlerce kitap…
Üst üste yığılmış.
Küçük bir tepe…
Önce M.Makar’a sarılmıştım. Sonra koşarak kendimi kitapların üzerine atmıştım.
  • Şu dakikaya kadar bile hayatımın en güzel anıdır.
Onlarca metre uzunluk, yaklaşık beş metre yükseklik… Ne çok kitap vardı. Orada yok yoktu.
Kimi kitaplar meclis mühürlüydü, belki de fazla olan kitaplardandı.
Ama çoğu eminim ki toplatılmış kitaplardı.
  • Ne yapalım,
  • hepsini kaldırmanın imkanı olsaydı keşke dedik.
  • Birkaç çanta dolusu kitap seçtik oradan,
  • onları da dönüş yolunda arkadaşlarla paylaştık.
Yıllar sonra gazetede bir haber gördüm, İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesinin deposundaki kitaplar kütüphanelere dağıtıldı diye.
Öyle,
ne güzel bir hangardı,
ara ara rüyalarıma girerdi.