“Öteki” adlı hikâyesinde yetmişindeki Borges,
delikanlılığıyla karşılaşır, Charles Irmağı (ya da Rhona Nehri) kıyısında. Sabahın onunda Borges’le Borges düş ile gerçek çıkmazında Cenevre’de (veya Cambridge’de) rastlantı (belki de zorunluluk, kim bilir…) sonucu birbirini bulur.
Borges ile öteki (ya da öteki ile Borges) zamanın
sonsuzluğu (belki de bir yanılsamanın)
içinde, düşü gerçekten (...yoksa gerçeği
düşten miydi?) ayırmaya çalışırlar.
Neydi bu? Düş, gerçek…
Bunun yanıtını Borges de
bilmiyordu. Biz de bilmiyoruz. Bildiğimiz, hissettiğimiz şey, hep bu sürecin
içinde olduğumuzdur; yanılarak ve yenilerek.
Yaşlı Borges genç olanı
yanıtlar:
“ Bu sabah ve karşılaşma bir
düşse, ikimizin de düşü görenin kendisi olduğunu sanması gerekiyor. Belki uyanacağız,
belki de hayır. Ama bu arada düşe boyun eğmek zorundayız; dünyayı, doğmuş
olmayı, görmeyi, solumayı kabullendiğimiz gibi…”
Kendi külünden var olan
Zümrüt-ü Anka gibi kendi kendini kuran bu hikâyeden bir başka anlatıya, gerçek
ile düşü bir arada yaşayan eşsiz kahraman Don Kişot’a geçerken onun yel
değirmenleriyle yaptığı ünlü savaş sahnesini hatırlarsınız:
“O sırada, o ovada bulunan
otuz kırk yel değirmenine rastladılar; Don Quijote onları görür görmez
silahtarına dedi ki:
—
Talihimiz
olayları bizim isteyebileceğimizden daha iyi bir şekilde yönlendiriyor. Bak
şuraya arkadaşım Sancho Panza, ileride otuz ya da biraz fazla azman dev var.
Olarla savaşıp hepsini öldürme niyetindeyim.
—
Hangi devler,
dedi Sancho Panza.
—
İşte gördüklerin,
diye cevap verdi efendisi. Şu uzun kollu yaratıklar; kiminin kolları iki
fersaha varır bunların.
—
Aman efendim,
dedi Sancho, o gördüğünüz devler değil, yel değirmeni; kola benzeyen şeyler de
kanatları; rüzgâr onları döndürdükçe onlar da değirmen taşını hareket ettirir.
—
Serüven konusunda
tecrübeli olmadığın belli, dedi Don Quijote. Bunlar dev, sen korkuyorsan kenara
çekil, bu arada dua et; ben kıyasıya dövüşmeye gidiyorum tek başıma…
Ne dersiniz, haklı olan kim;
Don Kişot mu Sancho Panza mı? Nedir Borges’i Borges’le karşılaştıran, düş mü
gerçek mi? Hem o bir rüyaysa, hangi Borges’in rüyası?
Sahi, siz de Don Kişot’u
sever misiniz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder