Devam
Ediyor
Adamdan ayrıldıktan sonra yola doğru yöneldim ve ucunu
göremediğim yolda ilerlemeye başladım. Ayak tabanlarım artan bir şekilde ağrıya
maruz kalıyordu her adımımda. En azından nereye gittiğimi görüyor ve biliyorum
diye acıyı absorbe etmek istercesine düşünceler geçirdim aklımdan. Göreve bu
denli odaklanmak ne derece doğru bilmiyordum. Her ne kadar cevabının önemsiz
olduğunu belirttiysem de bilinçaltımı kemirmekten bitirmiş uç beyine geçmeye
hazırlanan geçmiş arayıcıları devreye girmişti aile konusunda. Bu kadar değer
verdiğimi yeni anlıyordum aile konusuna. Beni yalnızlığıma bırakıp gidenlerden
söz ediyordum sonuçta. Bunları düşünmek için daha erkendi ama. Yola baktım. Hiç
dinlenmeden kaç gün yürünebilinirdi ki bu yolda?
Yol bitmiyordu ama yolda olmak bile dünyalı tüm
sorunlarımdan ve kendimden kurtulmamı sağlıyordu, geçmiş arayıcılarının verdiği
üç dakikalık periyotta tekrarlanan sancılara rağmen.
Ayağım soğumaya başladı. Geçmiş arayıcılarının sebep
olduğu nöbetler de son bulmuştu. Derime değen hava tanecikleri ben ilerledikçe
yapışkan bir hal almaya başladı. Yürümekte zorlanıyordum.Gerilimi yükselten
olaylar dizisi yeterince fazlalaştıktan sonra sağ tarafta bir sadist ayinine
benzeyen dinsel törene rastladım. Sanırım yeni başlıyorlardı.4 tane beyaz melek
ve arkalarında başları olduğu sanılabilecek kara melek seslerini yükseltmeden
anlayamadığım sözler fısıldıyorlardı kara meleğin elinde tuttuğu bebeğe. Kara
meleğin üçü solda üçü sağda olmak üzere altı eli vardı. Bebeği sağ ortanca
eliyle tutuyordu. Bebeğe söylenecek sözler bitince sağ alt elindeki ipi bebeğin
boynuna geçirdi. Sağ yukarı elinde tuttuğu hançeri bebeğin boğazına dayadı. Zavallı
diye düşündüm bebek hakkında. Sesini bile çıkaramamıştı. Kara melek bebeğin
boynundan damlayan kanları sol ortanca elindeki gümüş ve altın sarısı karışımı
kadehe düşmesini sağladıktan sonra sol alt elinde tuttuğu yılana kadehten biraz
kan içirtti. Çok hızlı bir şekilde yılana sol üst elindeki çok fazla duman
çıkartan meşaleye benzer tahta parçasını yaklaştırdı. Yılan dumanı solur
solumaz kusmaya başladı. Diğer dört melek fısıldamayı bırakıp kusmuğu
dağıtmamaya özen göstererek bir kovaya boşalttı. Daha sonra kara meleğin
arkasında duran oturağa benzer taş kütlesinin üstünde can çekişmekte olan başka
bir meleğe içirdiler kusmuğu. Melekler ölümsüz sanardım. Bir meleği kurtarmak
için bir bebek feda edilmeliydi. Belki de ölen çocuklara Tanrının tepkisiz
kalmasını sağlayan şey de buydu. Kendi meleklerini korumak...
Melekleri kendi haline bırakıp aynı yürüyüş hızında
ilerlemeye devam ettim. Pek de fazla yürümeden yaklaşık olarak elli kişilik bir
grubun yere kapanmış olduğunu gördüm. Önlerinde tapacakları birini aradım
yoktu. Kısa adamın dediği şekilde yapıp meleklerin arasına karıştım. Başımı
yere koyup dua etmeye başladım,yakarış da sayılabilir.Tanrım bu acı
nedendi?Göster kim getirmiş beni dünyaya,göster babamı da kurtulayım bu
gereksiz acıdan ve arayıştan!Kurtulayım beyin kemiricilerinden ve çıkarcı
iblislerden. Kafamı kaldırdım.
Bu Tanrıydı. Saflıktan oluştuğu söylenilen Tanrı griydi
tamamen. O sırada bilinçaltımı tekrar hissetmeye başladım. Zamanım azalıyordu. Her
an tehlikeyi fark edip yok edebilirdi beni.Gözümün önünden ışık hızında
sayılabilecek görünmezlikte geçmişim geçti.
Devam Edecek
Ali Suat Arslanlı