8 Ocak 2015 Perşembe

korkunun krallığında

Lanetli bir his şu korku.
İnsanlığın felaketinde bu korku denen musibet temel sebep, diye düşünüyorum. Zira zulmün en etkili silahı gibi duruyor korku.
Korku sal, ötesi kolay.
İktidar zaten öldürür, ama öldüremediği yerde veya öldüremeyeceği anlarda ondan daha dehşetengiz ve fena bir gücü kullanır, o korkuyu. Zira bir, iki veya on iki kişiyi öldürürsünüz ama milyonlarca kişiyi korkutabilirsiniz. İktidar derken, öldürme silahını eline alıp silahsızın karşısına çıkan da bir nevi iktidar değil midir?
Korku ile susturulur olur insan, tepkisiz hale getirilir, dilsizleşir, görmez işitmez olur, hissettiğimden biliyorum; o 3 maymun korkudan başka neyin temsilidir ki? 
Yaşar Kemal hemen hemen bütün romanlarınını arka planına korkuyu yayar. Onun üzerinden bir müthiş cesarete gider; korkunla yüzleş, hesaplaş sonra bulursun cesaretini. İnce Memed de böyle İnce Memed olmuş. Tek Kanatlı Kuş'ta da baştan sona korkuyu anlatır zaten; ne olduğunu bilmediğimiz, nereden geldiğini kestiremediğimiz korku... 
Toplumların yaşadığı ya keyfim kaçarsa temalı kitlesel korku bir milletin basiretini bağlayacak, istikbalini karartacak güçte. Bu, ölüm korkusundan daha beter bir korku bre.
Aslında korktuğu için mi öldürür insan? Savaşları düşününce, birey açısından, yaşamak için öldürmek seçeneği çıkıyor ortaya. Hep savaş halinde bir dünya... Fikirlerin çatışması veya konuşması ya da yazışması bitmiş gitmiş. Hesaplaşma silahlara kalmış, öldüren silahlara...
Ama korkma, dedi Karga,
Ki korkunca sıra geliyor.
Korkunun krallığında...

Nedir?
Şimdi konu ne? 
Mizahın sınırı mı, yoksa öldürmenin meşruiyeti mi?

#CharlieHebdo

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder