10 Ocak 2015 Cumartesi

Adnan Azar'ın Birinci Ölüm Yıldönümü

[Hakan Savlı'dan]
Bir şair olarak Adnan Azar'ı üç sözcükle anlatmak istesem 'bir caz sanatçısı' derdim. Türkçeyi bir müzik gibi kullanan, doğaçtan, aldırışsız, hesapsız ve kalbinden geldiği gibi akan bir caz.
A. sanki bir gecemüziği gibi ve sanki hepimize bilinçli bir uzaklık bırakarak yaşadı. Yanıbaşımızda hissetmemiz bundandır.
Bir ses olarak Adnan Azar'ı duymuş olanlar, insanın konuşurken nasıl sessiz jestler ve yumuşak ses yapraklarıyla dolu olabileceğini görür ve ürperirlerdi. Şair oluşu elinde değildi. Hiçkimse söylemese de anlaşılırdı.
Bir şair olarak Adnan' ı anlatmak istesem, bütünüyle arkadaşlarına aitti derdim. Şiiri çok özgün ve bireysel renklerle dolu olmasına rağmen hep 'biz' duygusuyla yaşadı. Kuşakdaşı bütün Ankaralı şairler gibi bize içten, katıksız ve unutulmaz bir imge bıraktı. Bir 'yalansız şair' imgesi.
Bir insan, bir dost olarak A.yı anlatmak istesem tek bir sözcük bile yeterdi. 'Zarif'' bir insan derdim. Gördüğüm en ince en zarif insan. Bunca acının, yobazlığın, kanın ve vahşetin içinden bu kadar zarif bir insan olarak gelinip geçilebiliyorsa bu hayattan, inanın bu dünya umutla doludur ve umutsuz bir çabayla bir şeyleri korumaya çalışmamıza değer.
Baskının en zor zamanlarında yapılan bir Sovyet Yazarlar Kongresinde, Pasternak ayağa kalkarak Şekspirin 30. sonesini okumaya başlamış, sonenin sonuna vardığında bütün yazarlar hep bir ağızdan okuyorlarmış şu son dizeleri.
'"O zaman ezer kalbimi derin acılar,
Bıkkınlıkla en baştan düşünürüm başıma gelenleri
Dökerim bütün hesabı önüme
Yeniden öderim, hiç ödenmemiş gibi.
Ama dostum bir an aklıma gelince yüzün,
Unuturum yitikleri, yok olur hüzün "
Adnan Azar'ın yüzü aklıma gelince hüznü değil zarafeti ve dostluğu hissediyorum.
Hakan SAVLI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder