17 Kasım 2013 Pazar

ismim bana lazım değil

A. Reşat Hançerci
Yine Karga İçin Yazdı

Kargadım
Konuyu isimlerle açar Tanrı Munçigi. Onun için kimin veya neyin tanrısı olduğu önemli değildir. “Ve tanrı kadını yarattı” gibi tartışmalara girmez. Yok kaburga kemiği yok kaburga dolması mitlerine hiç bulaşmaz. Sadece konuşur. İsimli bir açış onun sisli bir günde damlacık yağmurundan etkilenmesindendir. Sisi ,uhrevi bir manada algılamaz. Sis sistir ve isim isimdir. İçi islenip, hisle dolduğunda duygularını kelime olarak kusar. Elçisi falan olmadığından mütevellit, zihninde oluşturduğu mütevelli heyetine de zerre kadar itibar etmez. Öyle; içkin, aşkın, mündemiç, kerpiç gibi muhabbetlere girmez.
“Neyi açtığını bilmemek denli heyecan verici bir şey yoktur.” Tanrı Muçigi.
  • İsimlerle açmasının nedeni son zamanlarda “babakritik-anakronik” isimlerin üçlenmesi. 
  • Çocuklara üç isim verilmesine tav olur. 
  • Baba, oğul, kutsal ruh üçlemesi dahil bütün üçlemelere karşıdır. 
  • Hele Sinema üçlemelerine ifrit olur. Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Tarık Tekçe, Orhan Veli Kanık hariçtir. 
  • Bu üç isme ve şahsa özel bir sevgi besler. İstisnalar kaideyi kaydırmaz.
  • İçinde “can” geçen üçleme isimler iyice yayılıp erozyona uğrayınca biraz mutlu olmuştur. 
  • Aşırı kullanılan isimlerin insanın yüzünü eskiteceğine inanmaktadır.
Aslında “üçleme” vakasının hırıstiyanik olduğunu. Adlara bulaşan bu alışkanlığın; İspanyolca konuşan milletler tarafından suyu çıkarılmıştır. “Gabriel Garcia Mendez Eldorado Verendez”, “Maria Soarez Mundis Ançuez Desperado Esperanto” gibi önü arkası bilinemez isimler,sanırım ikna edici olur. Allahtan adamlar çocuğu suya batırıp çıkarıyor, bir kulağa isim okunması adeti olsa yandı gülüm keten helva.
  • Jose Saramago yıllarını hırıstiyanik etkinliklere karşı yazmaya vermiştir. 
  • Kör olup görmezlikten gelmiş, 
  • fil olup yollarda unutmaya çalışmış, 
  • balona binip cehaletten kaçmış ermiş bir kişidir. 
  • Saramago’nun gizli bir üçüncü adı var mıdır bilinmez. 
  • Bilemeyiz. 
  • Tanrı Munçigi hiç bilmez çünkü bilmekten yorulmuş, bilme ağacını kökünden kesmiştir.
Efendim bir de iki ismin yanında her zaman söylenmeyen “göbek adı” denen bir isim vardır.
Bazı milletlerde görülür. Göbek dediysek, tabii ki göbeğe yazılmaz. Genelde şöyle yansır günlük hayata: doğan çocuğa dedesinin ya da nenesinin adı verilir. Bu adın modası geçmiştir. Çocuk da kendisini alaydan, kalaydan korumak için varlığını iddia ettiği göbek adını kullanır. Misal çocuğa Şaziment adı verilmiştir. Çocuk ise Nilsu adını kullanmaktadır çünkü bu ad onun göbek adıdır. Örneği incelersek: “Şaziment”, kimse kızmasın, laminant parke çeşidi yahut şanzımanla ilgili bir şey hevası vermektedir. Oysa “Nilsu” daha çok gideri olan bir isimdir. Gerçi arkadaşları Nilsu’ya , Şırılsu diye takılmadan edemezler. Ha!Ha!Ha!
  • Gelelim esnek isimlere. İlmi tabirle “flexible” da denen bu isimler, harf değişiklikleriyle sünerler. 
  • Sümerlerden beri vardır denir. 
  • Diyen diyor, torbası nerde bilinmiyor. 
  • Hemen örneklendirelim: 
  • Avatar esneyip Gavatar oluyor. 
  • Kavasa hatta Sivas’a kadar gidenleri duymadık değil.
Aile çekirdek aileye dönüşüp, anne babalar numunelik “bir adet” çocuk yaptıklarından, kızlı erkekli takılma anlarının kısalığından yapmaya vakit bulamadıklarından çocuk değerli mi değerli oluyor. Eee! Ona konulacak isim kutsallık kazanıyor. Piyasada isim kitapları türüyor. Bunlardan biri; konulacak ismin baş harfinden yola çıkarak çocukla ilgili çıkarımlar yapıyor. Şu harfle başlarsa lider olur ve iyi şiir okur.(R) Ötekiyle başlarsa ondan bir halt olmaz.(Ğ) Bunlar bizim katımızda safsata kabul edilir.
Peki senin adın ne cancağazım, dediğinizi duyuyorum.

“İsmim bana bile lazım değil, sen ne yapacaksın?” dedi.
(Orhan Veli/Hoşgör Köftecisi )

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder