30 Kasım 2014 Pazar

kitch ve biz

Şu KITCH kelimesiyle yakın zamanda tanıştım.
Almanca bir terim ve KİÇ diye okunuyormuş, aslında kalın sıradan bir ünlüyle okunması da kelimenin Türkçedeki mecazi karşılığını tam verirmiş.
Özünde bir beğenme var kitch’in, bu yüzden insanlar kavrama öznel yaklaşabilir, gönül kimi severse güzel odur diyebilir. Tabi ki ben fikrimi izafiyetin giremeyeceği bir alanda söyleyeceğim; “o kadar da değil” şeklinde bir itirazı kabaca tarif edebilirim bu noktada; örneğin Recep İvedik’e “bir sinema eseridir” dendiğinde “o kadar da değil” diyebilirim, aynı durum için “hadi oradan” da kullanılabilir.
Nedir kitch?
Örneğin şöyle diyebiliriz; bir sanat formunun en kötü veya en inceliksiz ya da en lezzetsiz örneği bir kitch olarak tarif edilebilir. Sadece sanat için kullanmak zorunda değiliz bu kavramı, sporda da karşımıza çıkıyor bu “şey”, inşaatta da bakın işte egemen siyasette de muhalif olanda da; cumhurun en seçilmiş reisine bakın nerdeyse tüm açıklamaları bu kavramın hazin birer örneği olarak karşımıza dikiliyor. En tepedeki öyle olunca varın gerideki safları siz düşünün. Ve bakınız, Ak-Saray kitchliğin adeta mabetidir.
Bir sanat eserinin(!) kitch olduğunu iddia ettikten sonra onun neden bu kategoriye dâhil olduğunu da izah etmek gerekir, çoğu zaman bu izah zor olsa da. Örneğin Livaneli’nin Son Ada’sı romancılığımız içinde bir kitch’tir; çünkü kurgusu kötüdür, çünkü kaba bir siyaset içermektedir, çünkü karakterleri olgun değildir, çünkü zamana ve mekâna zoraki bir mesajla oturmak isteyen bir hali vardır, çünkü okuyucusunu salak yerine koymuştur, çünkü temposu bir roman için fazla hızlıdır, fabl için daha makuldür… diyebilirim.
TV’lerdeki tüm yerli diziler ama eksiksiz olarak tümü kendi alanlarına bariz birer kitch’tir. Acun Ilıcalı’nın kendisi başta olmak üzere yaptığı her program bu kavramın doğrudan muhatabıdır.
Futbolumuz bir kitch abidesi olarak duruyor. Örneğin 5 Ocak Stadyumuna bir de Fatih Terim ismini eklemek kitchliğin en perişan halidir ki ötesi kanımca yoktur. Evet, muhterem de bir kitch olarak görünüyor şimdi gözüme.
İşin düşünenleri bu kitch denen şeyin aldatıcı bir doğası olduğunu da söylerler ve tanımlama aşamasında kavramın sorun çıkardığını vurgularlar; tipik bir kitch işte! Zaten ben de burada gördüğüm kadarıyla yazıyorum.
Kitch bir noksanlıktır ve örtbas edilmekten çok izah edilmelidir.
Futbol demiştik. Örneğin bizim transfer politikamız da net bir kitch örneğidir. Belki bu karşılaştırmayla kavram biraz daha iyi izah edilmiş oldu.
Sadece kendimiz için konuşup haksızlık etmeyeyim; bu âlemin kabının kendisi öyle içi neden farklı olsun ki?
Ayranı yok içmeye atla gider s.çmaya misali transferler yapıp da sonra bunun ceremesini kulüp olarak yok olmaya noktasına gelerek çekmek de kitchtir.
Ayrıca Osmanlısipor’un bizatihi kendisi öyle bir “şey”dir. Bakın yanı başımızdaki takım da fena bir kitch örneğidir; sataşmak için değil izah etmek için yazıyorum; solcudur ama Akp bakanını en üst düzeyde karşılar ve siyasetim yok der ve hep belediyenin bahçesinde oynar; devrimcidir söz üzerinde ve fakat emeksiz yemek peşindedir, halkın takımı olduğunu söyler ama hak yemekten imtina etmez, ilericidir ama çoğunlukçuluğu elinden hiç bırakmaz falan filan… Öyle, SabancıBelediyeSpor; kitch.
Bazı şeyler görecelidir, güzellik bakanın gözündedir gibi laflar da kitchtir ki gerçek böyle yuvarlak lafları sevmez.
Bu, sevip sevmeme meselesi de değildir, Yeşilçam filmlerini sevmem onların çoğunun birer kitch olduğu gerçeğini değiştirmez. Zira kitch, bakanın gözünde değildir, der Çiko.
Neticede kitch dediğimiz şey hayatı yok etmez ama zindan eder, asıl tehlike de kitch olanın egemen olması, nitelik sahibi olanın da kitch olarak değerlendirilmesidir. Bunun için şu hikâyeyi hatırlatmam tam yerinde olur:
Köyün birinde bir kuyu varmış ahalinin pek de haberdar olamadığı. Günlerden bir gün köylünün teki bu gizli-gizemli kuyudan su içer. O günden sonra adamımızın davranışları, konuşması, düşünceleri, huyu suyu değişir. Bu değişik hali, kendinden artık bir hayli farklı olan bu adamın vaziyetine tanık olan köylü, ona diyecek bir şey bulamaz ve onu köyün delisi ilan eder.
Gel zaman git zaman o muamma kuyudan bir kişi daha su içer. Köyde eder mi iki deli… Efendim, lafı uzatmayalım gün gelir köyün yarısı o kuyudan su içmiş olur. Hadi bakalım verin cevabı: Hangi yarı köyün delileri hanesine yazılacaktır; kimler akıllıdır, kimler değildir?
Ve derken mevzuu bahis kuyudan su içmeyen bir tek kişi kalır, o da köyün delisi ilan edilir…
Kitch fena bir şeydir ama tanık olduğumuz ve yaşadığımız gibi işte bakın, onun şimdi her yerde egemen olması cehennem azabıdır, hatta siyaseten hâkimiyetin çarptığı noktalarda da sonuçları itibariyle ölümcüldür; ki çalışma bakanlığı ve enerji bakanlığı ve bu bakanlıkların bakanları kitch'in adeta tecessüm etmiş halidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder