10 Aralık 2014 Çarşamba

Kitaplar Kargalar Çantalar

Sakalar,baştankaralar,ispinozlar,alakargalar.
Koruda bunlardan başka kuş kalmamıştı artık. 
Ve bir de kargalar. Nashe’e göre en iyisi kargalardı. 
Arada bir o tuhaf, cırtlak sesleriyle haykırarak sürü halinde çayırın üzerinden geçiyorlardı, 
Nashe de onları seyretmek için elindeki işi bırakıyordu. 
Kargaların böyle birden bire kaybolmalarını, hiçbir nedeni yokmuşçasına gelip gitmelerini seviyordu.

(PAUL AUSTER/ŞANS MÜZİĞİ (Sy 210))

Nashe anlamsız bir anın yalnızlığında bir duvar örmek zorunda bırakılmıştı. 
Kim tarafından? 
Şans mı? 
Tanrı mı? 
Rastlantı mı? 
Hiç umursamadı. 
Güneş batarken ya da doğarken çıkan bir duvarın üstünden geçen kargalar insanların ördükleri duvarlara gülüyorlardı. 
Kitaptan bağımsız; cama tıklayan kargalarla çocuklarını korkutanlara ne demeli. 
Postacı kapıyı iki kere çalınca ağzımızın suları akıyor ama kapıyı çalan karga olunca ürküyoruz. 
Aç karganın neyi çalacağı belli olmaz. 
Tok karınla çalan tek canlı insanoğlu olsa gerek. 
Çantalar göbeklere göre büyümekteler, her kuşun etini yemeye iştahlı ruhlarda.

Osmanlıcası: Babeyibarbürleyi haphup!

M.Bülent Bingöl

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder