“Yaşam felsefesi olarak yücelttiğim şeyin bir çeşit hüzün olduğunu anlıyorum.”
Umberto Eco /Foucault Sarkacıs:90
Kasım Adın Hüzün Olsun…
Gönül üzgünlüğü, TDK hüznü böyle tanımlıyor. Bence, duygu yükü… anımsatan şeylerin çokluğu yükü ağırlaştırıyor; misal kasım…
Renk ahenk bir doğa… yeşilin turuncunun, kızılın, sarının her tonu… göller de nehirlerde yansımalar… kır evine sığınası geliyor insanın, dünyanın tüm derdinden tasasında uzağa, bir oda dolusu kitapla sevdiğinin kollarına…
Okudukça kaybolsak, kayboldukça okusak ve yeniden satırlarda dizelerde kendimizi bulsak…
Şöminenin çıtırtısı, rüzgarın uğultusu, düşen yaprakların uçuşu ; anılara alıp götürse… Sararıp kopan yapraklar ayrılığın imgesi iken simgesi olur … Yük ağırlaşır… Yalnızlık duygusu yoğunlaşır, gönül gücümüzü destekleyecek, yükseltecek kişiler ararız etrafımızda… Varlığı, bin derde dava olanlardan… -
Ama yokken var olanları buna dahil edebilir miyiz?
Boynumuzu büken, doğanın güzelliği midir, yoksa anıların ağırlığı mıdır? Kır evinin verandasında dizlerinde kitap gözlerin patikada ise… gelmeyecek olanı beklemenin ne demek olduğunu okuduğun kitapta rastladığında kitabının kapaklarını birbirine çarpıp Allah kahretsin dediğin de göz yaşını tutamazsın… Ağlarsın… Gözlerin sızlar, yüreğin sızlar…okursun…
Sarıya boyanmış doğa hüzün denizi olur, dalar gidersin… Vebali bir aya mıdır?..
Tabii ki değil… ama o ki hatırlatın; Kasım adın hüzün olsun…
Aysun Tirgil
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder