Bir anda kadının tüm değeri kaybolmuştu gözümde.Ama kadına
karşı hiçbir anlam yükleyemediğim yakınlaşma seziyordum tüm
hücrelerimde.Ailemin ne önemi vardı ki bu kadar kişi haklarında konuşmaya
korkuyordu.Cüretkar bir şekilde ‘Kimin emrindesin?’ diye sordum.Dudaklarımı iki
yana hafifçe kaydırarak alaycı bir şekilde onu küçümsediğimi belli etmeye
çalıştım.
‘Tanrının.Hepimiz öyle değil miyiz?’
‘Bazen.’ dedim.Sonuçta inansak da inanmasak da bir bakıma
hizmetindeydik onun.Gerçi Tanrıyı düşünemeyecek kadar çok yaşlı
hissediyordum.Cevabıma karşılık vermesini istiyordum fakat kadın,Logos un ben
uyanırken ki tepkisiz bakışlarından bile tepkisizdi.Bu tepkisizlikte hiç
beklemediğim bir şekilde kollarını açtı ve arkamda kapattı.Bu defa şaşırmıştım
ve kadına karşı daha da yakın hissetmeye başlamıştım.Burada daha fazla
kalamayacağımı söyledikten sonra yine bir yolculuğa çıkacağımı anladım.Bu kez
ne yapmam gerekiyor diye sordum.
‘Ölüm uyanıyor ve ölümü yok etmenin bir yolu
vardır.Tanrıyı öldürmek.’ dedi .Bunu söylerken ne kadar korktuğunu
hissedebiliyordum.Bense şaşırmamıştım bir kez daha.’Niçe öldüreli çok oldu
onu,modası geçti Tanrıyı
öldürmenin.’dedikten sonra gülümsedim.Onun da gülümsemesini beklerken o
kızdığını belli edercesine kaşlarını yay haline getirip gözlerini benden
ayırmadan iki dakika bana baktı.’Peki sonuçları ne olacak,Tanrıyı öldürmenin
kime ne faydası olacak ya da böyle bir şey mümkün mü?Bir kişi iki defa
öldürülebilir mi?’ dedim.
‘Kızım her defasında ölümle savaşmak zorunda
kalmayacak.Gerçekliğimi uyandırabileceğim.Eşim içinde benim de yanılgımın
bulunduğu kum saaitini kırabilecek ve bu sayede kılık değiştirmeden
yaşayabileceğim.Bunlar tahminden öte şeyler değil ama.Her an her şey
değişebilir.Olasılığı için bile denenebilir ne dersin?Tanrı konusunu ise sorgulayıcı
bir tutum izleyemediğimden bilmiyorum.’
‘Peki her şeyi anladığımı sanıyorum ama bir soru
yanıtlanmadı hala.Bunun bana ne faydası olacak?’ dedim.’
‘Kafanda sürekli oluşan sorular için yanıtlar
bulabileceksin.’dedi.
Artık benim için bir önemi var mıydı sorularımın?Kimin
spermi beni bu acınası hale getirmişti ve bunu bilmek neyi değiştirirdi?Kimin
hayatta kalmamı sağladığının ne önemi vardı ki ve bunun yanıtını bulmanın kime
ne faydası olacaktı?Hala acısını hissettiğim dünyada bu kadar yıl geçirmeme neden
olan birkaç kişiyi bu kadar merak etmem sorunların başlıcasıydı.Belki de bu
sorunu da çözerim diye düşündüm.Kadının arkasından çıkardığı ve sürüklediği her
saniye büyüyen kiremit kırmızısı dolabı dikkatle inceledim.Yanıma gelmesi 4
saniye sürmüştü ve boyu boyumun iki katına ulaşmıştı.Bu kadar kolay hareket
ettirdiğine göre oldukça hafif olmalı
diye içimden geçirdim.’Gücümün farkında değilsin heralde.’dedi.İkinci defa
şaşırmıştım ve bu çok sık olan bir şey değildi.
‘Düşünce okuma değil bu,ben kendimin düşüncesiyim.Nasıl
değişebiliyorum sanıyordun?’
Sanmıyordum dedim.Çünkü benim için bir önemi yoktu .Her
zamanki gibi denileni yapıp dolabın içine girdim.Bu defa hareket eden içinde
bulunduğum sey değildi,ilerliyor muydu dolap onu da bilmiyordum.Ama geçen her
andan sonra küçülüyordu dolap.Canımı acıtacak hale kadar gelince küçülme işlemi
durdu.Dolaba ön kısmındaki kapısından girmiştim ama üstü açılmıştı
dolabın.Kafamı kaldırıp dışarıya bakar bakmaz dehşete düştüm.Ne dehşet
ama..Burası tamamen ateşti.Madde denen şey buraya sırf ateşin dozunu artırmak
için uğruyordu sanki.Ne dayanırdı acaba bu ateşe.Kaşları ok gibi gerilmiş,siyah
gözlü-ilk defa siyah gözlü birine
rastlıyordum,etrafı görmüyor olmalı- boyu benden en az yarım metre kısa olan
her tarafı kıllarla çevrilmiş adam diyebileceğim biri yanıma yaklaştı.Ben o
sırada dolaptan çıkmıştım.Adam yanaşınca vücudunun her kısmının siyah renge
büründüğünü fark ettim.Normal bir siyahlıktan söz etmiyorum ölüm karası
dedikleri şey olabilirdi bu.Birkaç adım daha attıktan sonra ‘Ne arıyorsun
burada?’ diye kızgın bir şekilde sordu .Biraz korkarak Logos un annesinin beni
buraya gönderdiğini söyledim.Adam ‘Ah şu kadın yok mu..’ diye söylendikten
hemen sonra öyle bir kahkaha patlattı ki sanki o an altımızdaki karamsı şeyler yarılıp
aşağı düşecekmişiz gibi hissettim.’Ne yakıyorsun burada,ateşi bu kadar
heyecanlandıran şey nedir?’ dedim.’İnsanların yanılsamaları.Yanılgıları boşluğa
yollamak kolay iştir.Ama yanılsamalar kolay kolay yok olmaz.Kendi ateşinde
yanmak denilen şey de budur.Yoksa bunca insana yeter mi ateş?’ dedi.
‘Bitmek bilmeyen yanlışlarımız ve Tanrıyı hala bir
yerlerde arama ihtiyacı hissetmemiz.’Biraz sesli söylemiş olmalıyım ki az
öncekinken daha kızgın bir şekilde baktı yüzüme.
‘Bir tek ben varım sanıyorlar Tanrıya karşı gelen.Eğer
gitmek istersen görürsün Tanrının yanındaki meleklerin ne kadar azaldığını.Ve
belki de son vaazını verdirtirsin ona.Bencillikten başka bir şey bilmez o.’
dedikten sonra sessizliğe gömüldü.Birkaç dakika birbirimize baktıktan sonra
‘Son vaaz derken’ dedim.Kalan meleklerini elde tutmak için son çabaları,geçen
her dakika güç kaybediyor dedi.’Bu kadar nefret etmene rağmen hala onun verdiği
görevi yapıyorsun,buna bir açıklaman var mı?’ diye sordum.
‘O da senin gibi sanıyor ama öyle değil.O kadar yanılsama
yaktım ki burada gerçeklik bile kararmaya başladı.Yoksa ona karşı gelecek güce
nasıl kavuşurdum ki,onu zayıf düşürmekten başka.Sana söylemem gereken birkaç
şey daha var.’Elime yarısı yenmiş bir elma verdi.Kırmızı ve sarı rengi sürekli
değişiyordu elmanın kalan yarısının kabuğunda.Elmaya biraz daha bakınca azı
dişlerinin bir defa değmiş olduğunu fark ettim.’Tebrik ediyorum tek ısırıkta
koparabilmiş koca parçayı.’dedim.’Adem iyi çocuktu.Ademin gerçekliğini
bitirecek diye izin vermemişti bunu yemesine.Oysaki o sıralar çok
güçlüydü.Ademe bir kez daha gerçeklik bahşedebilirdi.Ama kendini düşünmekten
aklına gelir miydi ki böyle bir durum?Herkese sadece bir şans vermek insanlara
özgüdür.Oysaki o Tanrıydı,çok daha fazlasını yapabilirdi.Benim bu durumda olmamın
tek nedeni onun inatçılığı.İnsanların bu hale gelmesinin de tek
sorumlusu.’dedi.Bunları söylerken benim Tanrıdan nefret ettiğimi belli etmemi
bekledi.Oysaki ben zaten herkese aşırı derecede ve eşit şekilde nefret
duyuyordum.Tanrı için bir ayrıcalık yapacak değildim.’Tanrıyı öldürme işini
nasıl halledeceğim peki?’dedim.
‘Tanrı vaazını bitirir bitirmez onun için her şeyden daha
eğlenceli olan dua dinleme faslına geçer.O sırada bir melek gibi yanına
yaklaşacaksın.Elmayı bulunduğu yere doğru çok hızlı bir şekilde fırlatacaksın.’
dedi.Peki beni fark etmeyecek mi diye sordum.’Edecek.Elmayı atabilecek kadar
yaklaştığın anda hem de.O senin orada olduğunu anladığını sandığın anda elmayı
fırlatıp dua edeceksin.’dedi.Peki bunu neden başka bir meleğe yaptırmıyorsunuz
diye sorduğumdaysa Tanrının sadece insanların duasını dinlediğini söyledi.Sonra
‘Zaten sadece dinliyor,karşılık verdiğini söylemek yalan olur.Sen duaya başlar
başlamaz o elinde olmadan hareketsiz kalıp bitirmeni bekleyecek.Bu denli
yakından ve içten gelen bir duayı dinlememek gibi bir hareket yapması
beklenemez.’ diye ekledi.
‘İçten ne dileyebilirim ki?Ve kendisine inanmayan birinin
duasını neden dinlesin ki?
‘Annenin ya da babanın kim olduğunu olduğunu sorabilirsin
mesela.’
‘Bunun benim için artık bir önemi yok.’
‘Onun için vardır belki.Şu inanmama konusu da bu cevapta
saklıdır ne bilirsin.
Eğer cevapları biliyorsan söyle dedim.Çok azını bildiğini
ve bunları şu an söylerse kafamın karışacağını,beni asıl tatmin edecek
cevapların Tanrıda olduğunu söyledikten sonra gideceğim yolu gösterdi.Bu
yolculukta her denileni yapıyordum.Karşı çıkmıyordum,sorgulamıyordum hiçbir
şeyi ve şimdi son dönemece gelmiştim.Geri dönüp gitmek çok zahmetliydi.En iyisi
yine denileni yapmaktı.Adama gideceğimi söyledikten sonra sevindi.Suratından
bir çıkarı olduğu yargısına rahatlıkla varılabilirdi.Ama aldırmamıştım.Geçen
her dakika hırs,öfke ve nefret denilen duygu hedelerinde artış olduğunu
söylemekte fayda var.Hiçlikten çıkıtığımdan beri.Geldiğimden beri ateşe ve
adama odaklanmaktan sol taraftaki külden bozma bir yolu fark
edememiştim.Sanırım yapılması gerekeni sormadan anlamıştım yapmam gerekeni.
Devam Edecek
Ali Suat Arslanlı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder