22 Nisan 2014 Salı

doğmuş bulundum 4

Devam Ediyor
Adamdan ayrıldıktan sonra yola doğru yöneldim ve ucunu göremediğim yolda ilerlemeye başladım. Ayak tabanlarım artan bir şekilde ağrıya maruz kalıyordu her adımımda. En azından nereye gittiğimi görüyor ve biliyorum diye acıyı absorbe etmek istercesine düşünceler geçirdim aklımdan. Göreve bu denli odaklanmak ne derece doğru bilmiyordum. Her ne kadar cevabının önemsiz olduğunu belirttiysem de bilinçaltımı kemirmekten bitirmiş uç beyine geçmeye hazırlanan geçmiş arayıcıları devreye girmişti aile konusunda. Bu kadar değer verdiğimi yeni anlıyordum aile konusuna. Beni yalnızlığıma bırakıp gidenlerden söz ediyordum sonuçta. Bunları düşünmek için daha erkendi ama. Yola baktım. Hiç dinlenmeden kaç gün yürünebilinirdi ki bu yolda?
Yol bitmiyordu ama yolda olmak bile dünyalı tüm sorunlarımdan ve kendimden kurtulmamı sağlıyordu, geçmiş arayıcılarının verdiği üç dakikalık periyotta tekrarlanan sancılara rağmen.
Ayağım soğumaya başladı. Geçmiş arayıcılarının sebep olduğu nöbetler de son bulmuştu. Derime değen hava tanecikleri ben ilerledikçe yapışkan bir hal almaya başladı. Yürümekte zorlanıyordum.Gerilimi yükselten olaylar dizisi yeterince fazlalaştıktan sonra sağ tarafta bir sadist ayinine benzeyen dinsel törene rastladım. Sanırım yeni başlıyorlardı.4 tane beyaz melek ve arkalarında başları olduğu sanılabilecek kara melek seslerini yükseltmeden anlayamadığım sözler fısıldıyorlardı kara meleğin elinde tuttuğu bebeğe. Kara meleğin üçü solda üçü sağda olmak üzere altı eli vardı. Bebeği sağ ortanca eliyle tutuyordu. Bebeğe söylenecek sözler bitince sağ alt elindeki ipi bebeğin boynuna geçirdi. Sağ yukarı elinde tuttuğu hançeri bebeğin boğazına dayadı. Zavallı diye düşündüm bebek hakkında. Sesini bile çıkaramamıştı. Kara melek bebeğin boynundan damlayan kanları sol ortanca elindeki gümüş ve altın sarısı karışımı kadehe düşmesini sağladıktan sonra sol alt elinde tuttuğu yılana kadehten biraz kan içirtti. Çok hızlı bir şekilde yılana sol üst elindeki çok fazla duman çıkartan meşaleye benzer tahta parçasını yaklaştırdı. Yılan dumanı solur solumaz kusmaya başladı. Diğer dört melek fısıldamayı bırakıp kusmuğu dağıtmamaya özen göstererek bir kovaya boşalttı. Daha sonra kara meleğin arkasında duran oturağa benzer taş kütlesinin üstünde can çekişmekte olan başka bir meleğe içirdiler kusmuğu. Melekler ölümsüz sanardım. Bir meleği kurtarmak için bir bebek feda edilmeliydi. Belki de ölen çocuklara Tanrının tepkisiz kalmasını sağlayan şey de buydu. Kendi meleklerini korumak...
Melekleri kendi haline bırakıp aynı yürüyüş hızında ilerlemeye devam ettim. Pek de fazla yürümeden yaklaşık olarak elli kişilik bir grubun yere kapanmış olduğunu gördüm. Önlerinde tapacakları birini aradım yoktu. Kısa adamın dediği şekilde yapıp meleklerin arasına karıştım. Başımı yere koyup dua etmeye başladım,yakarış da sayılabilir.Tanrım bu acı nedendi?Göster kim getirmiş beni dünyaya,göster babamı da kurtulayım bu gereksiz acıdan ve arayıştan!Kurtulayım beyin kemiricilerinden ve çıkarcı iblislerden. Kafamı kaldırdım.
Bu Tanrıydı. Saflıktan oluştuğu söylenilen Tanrı griydi tamamen. O sırada bilinçaltımı tekrar hissetmeye başladım. Zamanım azalıyordu. Her an tehlikeyi fark edip yok edebilirdi beni.Gözümün önünden ışık hızında sayılabilecek görünmezlikte geçmişim geçti.
Devam Edecek
Ali Suat Arslanlı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder