13 Mart 2014 Perşembe

Doğmuşum 2. Bölüm

Önceki Bölümden Devam

‘Ne kadar basit bir hayat sürüyormuşum, keşke rahatsız etmeseydiniz.’
Güldü, buna sevinmiştim sanırım. Sevincimin nedenini hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Cevaplama gereği hissetmiş olmalı ki tekrar konuşmaya başladı. 
’Kendi gerçekliğini yanılsama yapabilecek birisin. Bu sayede ulaşılmaz olana gidip orada savaşabilirsin.
Ve senin gerçekliğin  tüm yanılsamaları yok edebilecek güce sahip.’
Aslında böyle şeyler benim umrumda değildi ama sağ kulağımda ve kafamda sürekli ağrı yapıp iniltiye sebep olan soruları hatırladım. Annem ve babam kimdi bilmiyordum. Onları hiç görmemiştim. Kendime geldiğimde üç yaşındaydım ve sokaktaydım. 3 yıl boyunca nasıl yaşamıştım,kim bakmıştı bana? Eğer bakmak istemişse neden tekrar atmıştı beni sokağa? Benimkisi dünyalı,sıradan sorunlardı.
Gerçeklikmiş, hiçlikmiş açıkçası ilgimi çekmiyordu. Kadın ne dediyse kafa hareketleriyle onayladım ve dediği her şeyi yapacağıma dair söz verdim kayıtsızca. Sonra aşağı inen bir kapı açtı. Sanırım aşağı inmem gerekiyor diye düşündüm. Basamaktan adımımı atar atmaz kadına bir kez daha bakmak istedim. Hiçbir şey yoktu, Logos da kaybolmuştu ortalıktan. Şaşırmadım. Ne denilirse yapıyordum yine. Gerçek hayattakinden pek farkı yoktu sanırsam. Aşağı kata iner inmez sola düştüm. Sağa doğru hareket ediyor oda dedim kendime. En az dokuz gün yaşayabileceğim kadar yiyecek vb. eşyalar vardı odada. Zaten yaşamak için ne gerekliydi ki?

Oksijen ve yemekten başka bir şey var mıydı bizi hayata bağlayan?
Kaç gün geçirdim o odada bilmiyorum ama yenilebilecek eşyaların sayısı bitmek üzereyken yavaşladığını fark ettim odanın.
Odanın hareket yönünde olan kırmızı kapı aralandı.
Daha önce nasıl olur da fark etmemiştim bu kapıyı.
Yolculuk boyunca hayatta kalmaya çalışmaktan birçok şeye dikkat edememiştim,kendime bile.
Bu defa kararlıydım.
Odadan çıkarken geriye dönüp bakmayacaktım.
Öyle de oldu.
Girdiğim yerde ilk bakışta kendim dahil hiçbir şey yoktu.
Birkaç adım atar atmaz kendimin ve odanın görüntüsü belirmeye başladı. Sol tarafımda duran aynayı fark ettim sonra ona bakarken kendimi. Çok zayıf olduğumu içimden geçirdim hemen sonra içimden birçok şey geçirdim.
Hatırlayabildiğim tek şey ise neden sorgusuz-sualsiz bu görevi kabul ettiğime dair düşüncelerdi. Çok uzaklardan gelen ağlama sesi tüm dikkatimi dağıtmıştı. Ağlama sesinin bir kadından çıktığını anladıktan geriye dönüp baktım. Bu bir metafor değil cidden dönüp baktım. Kapı yoktu.
Kadına yaklaşmak istercesine bir adım atar atmaz yer hareket etti.
Sonra daha geriye, eski günlerime baktım.
Sorgusuz neleri kabul ettiğimi gözden geçirmek istemiştim sadece.
Asgari ücret karşılığı sırf diğer insanlar mutlu olup eğlensin diye çalıştığım ve yaşadığım saçma hayatı hatırladım.
Hayatımı bile sorgusuz kabul etmiştim.Yaşama hakkını,yaşamda olma hakkını ben kazanmamıştım. Bana verilmişti. Belki babam tarafından belki Tanrı tarafından veya ikisi tarafından olmuştu bu. Fark etmezdi bu, sonucu da değiştirmezdi. Bilinç denilen belirsizliğim oluştuğu anda sorulabilirdi böyle bir hayatı kabul edip etmemek isteyişim.
Kafamı sağa ve sola hızlıca salladım.
Sanki düşüncelerimi de sallayıp devirmek istercesine. Kadın hala ağlıyordu ve ben ona çok yaklaşmıştım. Kadın hayatım boyunca gördüğüm en siyah kadındı. Logostan bile hatta biraz daha ileri gidecek olursam hiçlikten bile. Ama ortada bir sorun vardı.Kadının gözleri yoktu. Nasıl ağlanırdı ki böylesi durumlarda?
Etrafa biraz daha bakınca anlam verebileceğim birkaç şey gözüme çarptı.
Hastane odasına benziyordu sanki burası ama ucu ya da sonu yoktu.
Yerde çok fazla enjektör vardı.
Karışık şekilde her yeri süslemişti.
Enjektörler dahil odadaki eşyalarda beyaz dışında bir renk kullanılmamıştı kadını saymazsak.
Saflık denilen şey bu olsa gerekti.
Ayaklarım, en çok da sağ kulağım dışa doğru atma hareketi gerçekleştiriyordu.
Uzun zamandır hareket etmiyordum. Kadına yaklaşmaya çalışmam belki de bu yüzdendi ama sonuç olarak hareket eden ben olmamıştım ve bu daha da perçinlemişti hareket etme isteğimi.
Sancılara daha fazla dayanamayarak sol ayağımı yarım adım büyüklüğünde açıp kadına doğru atıldım.
Bu defa yer hareket etmemişti.
Bu kadına yeterince çok yaklaştığımın göstergesi olabilirdi.
Adım attıktan biraz sonra garip duygular halinde normalde ayağımın yere çarparken ki çıkardığı her defasında farklı gelen o seslerden herhangi birine benzer bir ses işitmediğimi fark ettim.
Sırf o sesi duymak için kendimle inatlaşıp ayağımı bulunduğu sertçe çarptım. Bu hareketi birkaç defa tekrarladım.
Kadın ağlamasını kesti. Sinirli sayılabilecek bir şekilde kafasını kendine göre sol taraftan bana doğru çevirdi. Gözleri olmayan birisinin karşısında dikilmekten korkmamıştım.
‘Ayağını vurduğun yer benim gerçekliğim. Eger vurmaya devam edersen uyandıracaksın.Her gün morfinle uyutmak zorundayım onu.’
Şaşırmamıştım.
’Geldiğim yerde insanlar acılarını ve  yüzleşmek istemediği hedeleri uyutmak için yapıyor böyle şeyler. Sen neden gerçekliğini uyutuyorsun peki? Yanılgılarınla baş başa kaldığında kendini kaybetmiyor musun?
‘Ben yanılgısı olmayan birisiyim. Uyutma konusuna gelecek olursak kızım Logos her gece ölümle savaşmak zorunda bir bakıma yenmek de zorunda. Fakat yaptığı her savaş sonunda daha da güçleniyor ölüm. Sonuçta ölümü öldüremezsin,onun doğmasına gerek de yoktur. Kendini var edecektir bir şekilde. Neyse konumuza dönelim, Logos yaptığı son savaşı savaşı kaybedecek üzereyken hiç düşünmeden kendi gerçekliğini savurdu en sert şekilde. O kadar sert ve sesli bir olaydı ki bu hiçlik bile bir oda kadar küçüldü ölümün korkusundan. Logos su an iyi durumda sayılabilir ben gerçekliğimi uyuttuğum sürece de iyi olacaktır. Ama uyuyan her şey bir gün uyanır,riske atamayız bu durumu. Logosa inanıp buralara kadar gelmen şaşırttı beni. Söylesene nasıldı Logos? 
Hiçlikten çıkarken eşime baktın mı peki? 
Seni de iyi gördüm yoksa bu ağlama kesilmezdi kolay kolay.’
Hatırlamıyorum dedim.
’Senin kılık değiştirebildiğini söyledi Logos. Söylesene anneme dönüşebilir misin? Sadece birkaç dakikalık bile olsa.’
‘Ah bir bilsen. Annenin kılığına bürünemem ve annen hakkında sana bir şeyler de söyleyemem. Buna yetkim yok. Sınırımı aşsam bile bu konu ile ilgili ağzımı açtığım anda gerçekliğim uyanır ve bu bir çok şeyin sonu olur.’
Devam Edecek
Ali Suat Arslanlı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder