‘Ne kadar basit bir hayat sürüyormuşum, keşke rahatsız
etmeseydiniz.’
Güldü, buna sevinmiştim sanırım. Sevincimin nedenini
hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Cevaplama gereği hissetmiş olmalı ki tekrar
konuşmaya başladı.
’Kendi gerçekliğini yanılsama yapabilecek birisin. Bu sayede
ulaşılmaz olana gidip orada savaşabilirsin.
Ve senin gerçekliğin tüm yanılsamaları yok edebilecek güce sahip.’
Aslında böyle şeyler benim umrumda değildi ama sağ
kulağımda ve kafamda sürekli ağrı yapıp iniltiye sebep olan soruları
hatırladım. Annem ve babam kimdi bilmiyordum. Onları hiç görmemiştim. Kendime
geldiğimde üç yaşındaydım ve sokaktaydım. 3 yıl boyunca nasıl yaşamıştım,kim
bakmıştı bana? Eğer bakmak istemişse neden tekrar atmıştı beni sokağa? Benimkisi
dünyalı,sıradan sorunlardı.
Gerçeklikmiş, hiçlikmiş açıkçası ilgimi
çekmiyordu. Kadın ne dediyse kafa hareketleriyle onayladım ve dediği her şeyi
yapacağıma dair söz verdim kayıtsızca. Sonra aşağı inen bir kapı açtı. Sanırım
aşağı inmem gerekiyor diye düşündüm. Basamaktan adımımı atar atmaz kadına bir
kez daha bakmak istedim. Hiçbir şey yoktu, Logos da kaybolmuştu
ortalıktan. Şaşırmadım. Ne denilirse yapıyordum yine. Gerçek hayattakinden pek
farkı yoktu sanırsam. Aşağı kata iner inmez sola düştüm. Sağa doğru hareket ediyor
oda dedim kendime. En az dokuz gün yaşayabileceğim kadar yiyecek vb. eşyalar
vardı odada. Zaten yaşamak için ne gerekliydi ki?
Oksijen ve yemekten başka bir
şey var mıydı bizi hayata bağlayan?
Kaç gün geçirdim o odada bilmiyorum ama
yenilebilecek eşyaların sayısı bitmek üzereyken yavaşladığını fark ettim odanın.
Odanın
hareket yönünde olan kırmızı kapı aralandı.
Daha önce nasıl olur da fark
etmemiştim bu kapıyı.
Yolculuk boyunca hayatta kalmaya çalışmaktan birçok şeye
dikkat edememiştim,kendime bile.
Bu defa kararlıydım.
Odadan çıkarken geriye
dönüp bakmayacaktım.
Öyle de oldu.
Girdiğim yerde ilk bakışta kendim dahil hiçbir
şey yoktu.
Birkaç adım atar atmaz kendimin ve odanın görüntüsü belirmeye
başladı. Sol tarafımda duran aynayı fark ettim sonra ona bakarken kendimi. Çok
zayıf olduğumu içimden geçirdim hemen sonra içimden birçok şey
geçirdim.
Hatırlayabildiğim tek şey ise neden sorgusuz-sualsiz bu görevi kabul
ettiğime dair düşüncelerdi. Çok uzaklardan gelen ağlama sesi tüm dikkatimi
dağıtmıştı. Ağlama sesinin bir kadından çıktığını anladıktan geriye dönüp
baktım. Bu bir metafor değil cidden dönüp baktım. Kapı yoktu.
Kadına yaklaşmak
istercesine bir adım atar atmaz yer hareket etti.
Sonra daha geriye, eski
günlerime baktım.
Sorgusuz neleri kabul ettiğimi gözden geçirmek istemiştim
sadece.
Asgari ücret karşılığı sırf diğer insanlar mutlu olup eğlensin diye
çalıştığım ve yaşadığım saçma hayatı hatırladım.
Hayatımı bile sorgusuz kabul
etmiştim.Yaşama hakkını,yaşamda olma hakkını ben kazanmamıştım. Bana
verilmişti. Belki babam tarafından belki Tanrı tarafından veya ikisi tarafından
olmuştu bu. Fark etmezdi bu, sonucu da değiştirmezdi. Bilinç denilen belirsizliğim
oluştuğu anda sorulabilirdi böyle bir hayatı kabul edip etmemek isteyişim.
Kafamı sağa ve sola hızlıca salladım.
Sanki düşüncelerimi
de sallayıp devirmek istercesine. Kadın hala ağlıyordu ve ben ona çok
yaklaşmıştım. Kadın hayatım boyunca gördüğüm en siyah kadındı. Logostan bile
hatta biraz daha ileri gidecek olursam hiçlikten bile. Ama ortada bir sorun
vardı.Kadının gözleri yoktu. Nasıl ağlanırdı ki böylesi durumlarda?
Etrafa biraz
daha bakınca anlam verebileceğim birkaç şey gözüme çarptı.
Hastane odasına
benziyordu sanki burası ama ucu ya da sonu yoktu.
Yerde çok fazla enjektör
vardı.
Karışık şekilde her yeri süslemişti.
Enjektörler dahil odadaki eşyalarda
beyaz dışında bir renk kullanılmamıştı kadını saymazsak.
Saflık denilen şey bu
olsa gerekti.
Ayaklarım, en çok da sağ kulağım dışa doğru atma hareketi
gerçekleştiriyordu.
Uzun zamandır hareket etmiyordum. Kadına yaklaşmaya çalışmam
belki de bu yüzdendi ama sonuç olarak hareket eden ben olmamıştım ve bu daha da
perçinlemişti hareket etme isteğimi.
Sancılara daha fazla dayanamayarak sol
ayağımı yarım adım büyüklüğünde açıp kadına doğru atıldım.
Bu defa yer hareket
etmemişti.
Bu kadına yeterince çok yaklaştığımın göstergesi olabilirdi.
Adım
attıktan biraz sonra garip duygular halinde normalde ayağımın yere çarparken ki
çıkardığı her defasında farklı gelen o seslerden herhangi birine benzer bir ses
işitmediğimi fark ettim.
Sırf o sesi duymak için kendimle inatlaşıp ayağımı
bulunduğu sertçe çarptım. Bu hareketi birkaç defa tekrarladım.
Kadın ağlamasını kesti. Sinirli sayılabilecek bir şekilde
kafasını kendine göre sol taraftan bana doğru çevirdi. Gözleri olmayan birisinin
karşısında dikilmekten korkmamıştım.
‘Ayağını vurduğun yer benim gerçekliğim. Eger vurmaya devam
edersen uyandıracaksın.Her gün morfinle uyutmak zorundayım onu.’
Şaşırmamıştım.
’Geldiğim yerde insanlar acılarını ve yüzleşmek istemediği hedeleri uyutmak için
yapıyor böyle şeyler. Sen neden gerçekliğini uyutuyorsun peki? Yanılgılarınla baş
başa kaldığında kendini kaybetmiyor musun?
‘Ben yanılgısı olmayan birisiyim. Uyutma konusuna gelecek
olursak kızım Logos her gece ölümle savaşmak zorunda bir bakıma yenmek de
zorunda. Fakat yaptığı her savaş sonunda daha da güçleniyor ölüm. Sonuçta ölümü
öldüremezsin,onun doğmasına gerek de yoktur. Kendini var edecektir bir
şekilde. Neyse konumuza dönelim, Logos yaptığı son savaşı savaşı kaybedecek
üzereyken hiç düşünmeden kendi gerçekliğini savurdu en sert şekilde. O kadar
sert ve sesli bir olaydı ki bu hiçlik bile bir oda kadar küçüldü ölümün
korkusundan. Logos su an iyi durumda sayılabilir ben gerçekliğimi uyuttuğum
sürece de iyi olacaktır. Ama uyuyan her şey bir gün uyanır,riske atamayız bu
durumu. Logosa inanıp buralara kadar gelmen şaşırttı beni. Söylesene nasıldı
Logos?
Hiçlikten çıkarken eşime baktın mı peki?
Seni de iyi gördüm yoksa bu
ağlama kesilmezdi kolay kolay.’
Hatırlamıyorum dedim.
’Senin kılık değiştirebildiğini
söyledi Logos. Söylesene anneme dönüşebilir misin? Sadece birkaç dakikalık bile
olsa.’
‘Ah bir bilsen. Annenin kılığına bürünemem ve annen
hakkında sana bir şeyler de söyleyemem. Buna yetkim yok. Sınırımı aşsam bile bu
konu ile ilgili ağzımı açtığım anda gerçekliğim uyanır ve bu bir çok şeyin sonu
olur.’
Devam Edecek
Ali Suat Arslanlı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder