28 Mart 2015 Cumartesi

yaşanmış zen hikayeleri I / İpek Mecit


Zen Ustası Şöyle Bir Baktı
1.
Bunlar devirli arabalar beyim, sıcak sıcak bineceksin dedi. Cehennemi soruyordun, izle madem: Kalbinden bir ekmek koparıp uzattı (veriyormuş gibi yapıp geri çekti veriyormuş gibi yapıp geri çekti). Ekmek zordur Selinay. Ekmeği kuşlar bile tanıyamıyor.

Ağzında sakızıyla kara kuru bir kuş geçti dükkânın önünden. Az ötede, kimsenin, birinin, kendi kendinin spor sayfasına yenmiş bir zeytin çekirdeği gibi düştü, yığıldı. Selinay utanmıştı. 2,5 liraya alıp ikişer ikişer yuttuğu tasarım harikası sakızlardan utandı Selinay. Ölünün başında bekleyenler, kara kuru kuşun içinden geçiyordu aslında. Ölünün sonunda, akşam oluyordu.

2 .
Zen ustası, Selinay'a beyim diye hitap etmişti. Sezai Karakoç ise bayım diye hitap etmişti. Hadi zen ustası cahil diye düşündü Selinay. Zen ustası para mı vardı da okula gitsin? Gitti it gibi çalıştı işte zen ustası diye düşündü Selinay. Zen ustası, ilkokuldan sonra okulun ve caminin çeşmelerinden su içmeye gitti. Bir gün, dükkâna devrimli arabaları getirdiler. Şapkalı a'lı adam, usta bunlara bir el at, para filan sıkıştır (döviz yasaktı), vidasını gevşet, aklını al, lastiklerinden çocuk parkı yapılmış hüzünlü trenler gibi üz bunları usta, gözünü seveyim. Bizim ülkemizde iki başbakan vardır. Biri sevdiği insanları kesip dağıtır. Diğeri sevmediği insanları kesip dağıtır. Şimdi bu arabalar çalışırsa, Allah sevdiği kulunu yanına alırmış hesabı, bu cennet vatanı alır götürür uzaklara…


3.

Allah, Türkiye'yi içten içte seviyordu.

4.
Kara kuru kuş, zen ustasının yanında işe başladı. Sabahları atlara su varıyordu, yoncacık gagasının alabildiğine suyla, anahtarlarını istemeye istemeye bırakan müşterilerin sımsıkı bağlandığı atlara öğlenleri ve iyi akşamları da su veriyordu kara kuru kuş. Günde 2,5 liraya çalışan Çinli oyuncaklar gibi, günde 2,5 liraya çalışıyordu. Selinay, ağzında sakızıyla dükkânın önünden geçti. Az ötede, devrilmiş birkaç araba üzerine tartışan adamlar, cam tavanın azizliğine uğrayıp göçtüler. Zenci usta, asıl elleri ile yaptığı melemeni, spor sayfasına, köyde bir enstitü edasıyla kurdu. Yemekten sonra, Selinayın içinden dırı rı rı rı rı rı rı rıım diye bir şarkı geçti. Kara kuru kuşun en sevdiği şarkı. Cam tavada yemek bittiğinde, altındaki sayfanın tamamını okumuş oluyordu zen ustası. Cam tava, ustanın bilgeliğini döktürmek için en çok kullandığı metafordu. Ayna ve plastik de iyidir aslında. Ama cam sağlıklıdır, yıkaması da kolaydır. Cam, görmeyle ilgilidir. Selinay'ın buralarda dolanması da bununla ilgilidir. Selinay (1982-?) , görünmez olmak, görünmezliğin imkânlarıyla zengin olmak ama tüm bunları mantıklı ve inandırıcı sebeplerle izah etmek isteyen bir insandı (özünde iyi bir insandı).

5.
Japon sanatından çıkmış bir hali ile GO oyunu, masaya oturdu. Atla başlamak isteyen Selinay'ın aksine, oyun kara kuru kuşla zen ustası arasında geçiyordu. Oyun, patlak vermişti. Zavallı beyaz taş, ustanın çaresiz bakışları arasında, kuşun midesini boyladı. Bir kuşla karşılaşmanın en duygusal yanı, kuşun sizi ekmek zannetmesidir. Kara kuru kuş, 30 yıldır 2 kyu seviyesindeki ustanın taşlarını lokum gibi öğütüyordu. Usta, japonya gibi düşünmeye başlamıştı. Kuşun kıyıda köşede kalmış bir taşını bulup pearl harbour niyetine saldıracaktı. Tahtanın Selinay’a bakan tarafında, bir taş bekliyordu. Usta, parıl parıl gözlerle taşı süzdü. Taşın yalnızlığı, ustanın gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçti. Zen ustası, o an, yalnızlıktan taş kesildi. Kara kuru kuş, atlara su, sigara ve don-atlet götürdü. Atlara döviz vermek yasaktı.

6.
Selinay, görünmezliği elde ettikten sonra ne yapmalı?
a- banka soymalı
b- milli piyangonun kendi biletine çıkmasını sağlamalı


7.
Dükkanda işler iyi gitmiyordu. Ustanın yenilgi günlüğü habire doluyordu. Kuru kuş, milletin lastiğini indirme işine girdi. Bir dükkanın önünde belli bir amaç için toplanmış kalabalık, millet olmuştur. Bu türden bir millet, ustaya köşeyi döndürtebilirdi. Selinay, banka soymaktan vazgeçti. Çünkü ele geçirdiği paraları hiçbir zaman kullanamayacaktı. Paraların üzerindeki resimleri herkes tanıyordu. Parayı uzatır uzatmaz, yakayı ele verecekti. Bi dakka Yunus Emre değil mi bu, hırsız var! diyerek üzerine yürüyeceklerdi.

8.
Bostan sahibi, ille de cevizlerim tutturdu. Milli piyango, bilet sahibine çıkmıştı.

İpek Mecit

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder