8 Şubat 2015 Pazar

futbol bazen futboldur

Uçun Kuşlar Uçun
Hakan,  Adanaspor - Osmanlıspor maçındaydı. Maçın 87. Dakikasında 1-1 olan maç beni hiç ilgilendirmiyordu. Ona bir şey söylemek için aradığımda maçta oluşu söylemek istediğimi söylemem için maçın bitmesini beklemem gerektiğini…gerektiğini…düşündürdü.
Ona şamanlarla ilgili yazdığı kasideyle ilgili bir şey söylemek istemiştim. Neyse…
Kendime döndüm. Evde Hakan’ın sahada izlediği maçı televizyonda açtım. Adanaspor’un yenmesini istemem sakın futbolla ilgili olduğum anlamına gelmesin.
Kendime döndüğümü annemin doğum günüm için aldığı bir şişe 70’lik Jack Daniel’s bittiğinde anladım. Evdeki grip olanları, nezlelileri uyur kabul edip yavaşça dışarı çıktım. Express Kipa’ya yaklaştığımda iki çalışanın tahta bankta sigara içip müdürü çekiştirdiklerini beni görünce kısılan seslerinden anladım. Annemin aldığı viskiden sonra Kipa yeni bir JD getirmemişti. Sorduğumda; gözlerini bilmiyorum dercesine belerten raf işçileriyle karşılaştım. Kipa üniformalarına bürünmüşlerdi. Onları seviyordum ama onların yüzünden sevmediğim bir pezevengin büfesine gitmek zorunda kaldım.
Ben hırlı mıyım? Hiç alakası yok. İki yüzlü sırıtkan bir tavırla hem de nakit; bir JD ve sigara ve bir bitter çikolata aldım. Son paramdı. Bizde böyledir parası azalanın zamparalığı tutar. Büfeden çıktım. Bizim sokağın başında Cabbar’ la karşılaştım. Sigara istedi. Haydar Dümen’i    (HD) açtım, ikram ettim. Baktım gözü şişede. Şişenin kapağını açtım. Cebinden çıkardığı Paşabahçe su bardağına göz kararı viski koydum. Bir dikişte içti. Ben de şişeden bir fırt aldım. Göz göze geldik. Bardağını doldurdum, iyi geceler deyip ayrıldım. Eve kimseyi uyandırmadan girdim. Salonda herkesten uzakta, ücra bir köşede Ecesin’in doğum günüm için aldığı Rakı Ajandası’na yazmaya başladım. Ne çok sevenim vardı diye düşünüp duygulandım. Gözümden sarhoş bir damla bıyığıma takılana kadar aktı.
“Ben aslında yavşak biriyim. İbnelik ruhumda var. Asıl sevdiğim Neva olmasına rağmen Selma ile ilişkimin sürmesi için ne kadar aşağılık alttan alma, sessiz kalma, yalan dolan hepsine baş vurdum…Yalnız kalmaktan korkuyorum. Kendimle ilgili bir sürü tanımlamayı sizinle paylaşırken dürüst olmadığımı düşünmenizi istemem. Selma Neva’yı  biliyor. Neva da Selma’yı biliyor. Neva ne beni ne de Selma’yı umursamadığı için; ona hava hoş.”
Dünya dünya olalı bu aşk meşk işleri böyle; sen onu seversin o seni sevmez, seni de sevmediğin biri sever. Romanlara konu olmuş bu üçgen döngünün ben…ta örekesine su taşıyayım. Alkolün dönüştürdüğü küfürler aklımı almadan uzun bir mola verdim. Televizyonun karşısına geçip şebelek durumunda TRT sanatçılarını dinledim. Mavi balon kıvrımında bir kadın ve masa örtüsü desenli ceket giymiş bir erkek düet yaparken kanun çalan sanki zamanı tırmalıyordu.
Geç olmasına rağmen yalnızlığımı anlatmak için Hakan’ı aradım. Alo demeden ağlayarak açtı telefonu.
“Onu çok sevmiştim. Her şeyimi anlattım. Acılarımı, sancılarımı, sevinçlerimi paylaşmıştım. Beni hayal kırıklığına uğrattı…”
Gayri ihtiyari ne yaptı diye sordum.
“ Bana rüyalarında hiç uçmadığını söyledi.”
“ Bunu söylerken ciddi miydi?”
“Evet. Rüyasında hiç uçmamış.”
Bir şey söylemeden telefonu kapadım. İçime düşen garip yalnızlık hissini perçinleyen “rüyalarda uçmayan kadın” imgesi bir “angelus novus” gibi kafama battı.
Hemen Hakan’ı aradım.
“ Niye olumsuz düşünüyorsun. Belki de o uçmayan, uçmayı önemsemeyen, uçmayı gerek görmeyen bir melek.”
“Uçmayan meleğin ben ta…”
Yatma zamanı gelmişti. İyi geceler dilemeden uyuduğumuzu umuyorum.

M.BÜLENT BİNGÖL 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder