Aradan çok da uzun zaman geçmemişti ki, sonunda geldi. Yüzünde yeni orgazm olmuş misali bir tatminsizlik ve onun getirdiği hoşnutsuzlukla gülmemeye gayret edercesine kasılma vardı. O esnada orada bulunmasının tek nedeni kadın istemiydi. Belki de tek sorun kadınların hepsinin onun için aynı olmasıydı, kıvırcık saçlı kadınını saymazsak. Bundan daha büyük bir sorun ise istemin belirsizliğiydi.
Kadının suratına hiç bakmadı. Bir kez olsun bile ağzını
açmadı. Sadece kendini avutmakla meşgul olmaya çalışıyordu. Kadın soru
sorduğundaysa gülümsemekten başka bir şey yapmamaya özen gösteriyordu yine
kendini kasarak. Rahat olamıyordu bir türlü. Bunun nedenleri üzerinde durmak
yerine adamın uzaklara kısa kısa bakışlar atması üstüne düşünmek daha doğru
olur sanırsak.
Sabo ile yaptığı bakışlarından daha kısa konuşması geldi
aklına. Her zamankinden farklıydı Sabo, yalnızdı o gece. Aynı sözleri
tekrarlayıp duruyordu. O geceden ve Sabodan kalansa şu cümleydi:’Anlarsın niçin
uzak yerlere baktığımı; içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.’Dünya dedikleri
yerden çok uzakta olduğu kesindi. Gerçek olan tek şey ise cebindeki votkasıydı.
İstediği şey de gerçeği gibi tekti.Kıvırcık saçlı Minnesotalı kadını.
İstediğini elde ettikten sonra gelen her şey olumsuzdur dedi
kendine. Yalnızlık iyidir diye ekledi sessizce. Kadının duymamasını istiyordu
bu sözleri söylerken. Kadına karşı herhangi bir şey hissetmemesine rağmen
endişeleniyordu onun için. Bunu sağlayan şey ilk defa kadının iri göğüslere
sahip olması değildi. Böylesi bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. Adamı asıl
endişelendiren şey belki de buydu. Kadın sevişmeye devam etmek istiyordu, adam
ise hala yalnızdı, sevişirken bile.Zaman,gece ve kendisi onu terk ettiğinden
beri hep böyle oluyordu.Mutfağa geçip birkaç bira çıkardı.Aradan pek fazla
zaman geçmeden kıvırcık saçlı kadınını kendisiyle sandı,yedinci bira
bardağından sonra.Yeni aldığı kitabı kadınına okuyordu.O esnada bir şey fark
etti.Kitaplığı o kitapla doluydu.Birkaç gün sonra ayık olacak ve bunu yine fark
etmeyecekti.Aynı kitabı sipariş etmeye devam edecekti.Kadın olmayacaktı bu
sefer yanında,kıvırcık saçlı kadını da gitmiş olacaktı.
Çok yaşlı bir adama doğru yola çıktı, aradan geçen gün
sayısını bilemeyecek kadar düşüncesizdi. Aslında tek bir şeyi
düşünüyordu;kendisi tekrar öldürecek miydi onu?İlk başta anlattığımız kısa
bakışlardan hatta Sabo ile yaptığı kısa konuşmadan bile kısa aralıklarla
hızlanarak yeterince yavaş yürüyordu. Yağmur yağamazdı böyle havalarda.Rüzgarsa
geriye doğru bile yürütebilirdi adamı.Ama adam ıslaktı ve ıslanmaya devam
ediyordu.
‘Bu kötü şeylerin başlangıcıdır.’dedi sesinden çok yaşlı
olduğu anlaşılacak adam.
Yaşlı adamı derin düşüncelere dalmamak için kafasındaki tüm
soyut hedeleri sokağa serpiştirerek yürürken geçmişti fark edemeden.Yaşlı
adamın konuşması son bulmuştu.Adam tepkisiz bir hale bürünmüştü
artık.Aralarında yukarıda bahsettiğimiz her hededen daha kısa bakışmalarla
birbirlerinin gerçek olduğuna inanmak istercesine düşünmeye çalışıyorlardı.Genç
olan iki aydır ilk defa düşünüyordu ya da öyle hissediyordu belki de
hissetmiyordu.Yaşlı olan ise hala tepkisizdi.Aradan çok zaman geçti.Yaşlı adam
yeterince yaşlıydı artık.Genç olan yaşlı adamdan bile yaşlıydı.
Arkasından tanıdık bir ses duydu.309 yıl sonra ilk defa
tepki verecekti ki sesin kendisinden geldiğini gördü.Konuşamadı.Ölüp ölmediğini
kontrol etmek etmek amacıyla votkasına baktı,boştu.Bunasevindi.Boş olmasına
rağmen kutunun kapağını ağzına dayayıp kutuyu yukarıya kafasını geriye doğru
ittiriyordu.Yaşlı adam ve kendisi ona o denli sessizlikte bakıyordu ki adam
votkaya tekrar abanmak istedi.Belki de kadınını hatırlamıştı.Ama bu defa bir
sorun vardı.Kutu görünecek kadar yaşam doluydu ve adam kutuyu kafasına her
götürüşünde daha da doluyordu votka kutuya.Adamölüyordu.Üçüncükez.Son feryadını
herkese dinletmek istercesine bağıracağı anda kendisinin arkasında kıvırcık
saçlı kadını belirdi.Kendisi ve kadını hala gençti.Adam ise ölümü
korkutabilirdi bu yaşlı haliyle.Ama uğraşamazdı bir de ölümle bu kadar sorun
varken.Peki bu ihanet nedendi?Adam daha fazla dayanamayarak kendisine sordu
malum soruyu.
‘Neden terk ettin beni? Yeterince yalnızken bir başıma
bırakıp gittin ve neden giderken kadınımı götürdün ? ‘ dedikten sonra kadınına
baktı. Geldiğinden beri gülüyordu. Soruyu duyduktan sonra da gülmeye devam etti.
Kısa bir sessizlikten sonra hava ısındı.Rüzgar durmuştu ama
adam hala ıslaktı.Yaşlı adam hala yaşlı..Yağmur taneleri yere değmek üzereyken
yaşlı adam kendinden beklenmeyecek bir şekilde ‘Başka bir arzunuz var mı?’ diye
sakince sordu 371. kez.İşte o anda kendine geldi adam.Doğruyu söylemek
gerekirse kendi adama gelmişti.Ölümü yenmişti bir bakıma.Kıvırcık saçlı kadını
karşısındaydı.Adam belirsiz bir şekilde kafasını hayır diye anlaşılmasını
umarak sağa ve sola iki defa salladı.
Adamın ayağında ayakkabı yoktu. Yavaş yürümesinin nedeni
kendisinden ve kadınından kaçması yerine bu basit hedeye bağlanabilirdi.
Ali Suat Arslanlı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder