20 Şubat 2014 Perşembe

Uçurumun Ucunda Bekleyiş


Aradan çok da uzun zaman geçmemişti ki, sonunda geldi. Yüzünde yeni orgazm olmuş misali bir tatminsizlik ve onun getirdiği hoşnutsuzlukla gülmemeye gayret edercesine kasılma vardı. O esnada orada bulunmasının tek nedeni kadın istemiydi. Belki de tek sorun kadınların hepsinin onun için aynı olmasıydı, kıvırcık saçlı kadınını saymazsak. Bundan daha büyük bir sorun ise istemin belirsizliğiydi.
Kadının suratına hiç bakmadı. Bir kez olsun bile ağzını açmadı. Sadece kendini avutmakla meşgul olmaya çalışıyordu. Kadın soru sorduğundaysa gülümsemekten başka bir şey yapmamaya özen gösteriyordu yine kendini kasarak. Rahat olamıyordu bir türlü. Bunun nedenleri üzerinde durmak yerine adamın uzaklara kısa kısa bakışlar atması üstüne düşünmek daha doğru olur sanırsak.

Sabo ile yaptığı bakışlarından daha kısa konuşması geldi aklına. Her zamankinden farklıydı Sabo, yalnızdı o gece. Aynı sözleri tekrarlayıp duruyordu. O geceden ve Sabodan kalansa şu cümleydi:’Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı; içinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.’Dünya dedikleri yerden çok uzakta olduğu kesindi. Gerçek olan tek şey ise cebindeki votkasıydı. İstediği şey de gerçeği gibi tekti.Kıvırcık saçlı Minnesotalı kadını.
İstediğini elde ettikten sonra gelen her şey olumsuzdur dedi kendine. Yalnızlık iyidir diye ekledi sessizce. Kadının duymamasını istiyordu bu sözleri söylerken. Kadına karşı herhangi bir şey hissetmemesine rağmen endişeleniyordu onun için. Bunu sağlayan şey ilk defa kadının iri göğüslere sahip olması değildi. Böylesi bir durumla ilk defa karşılaşıyordu. Adamı asıl endişelendiren şey belki de buydu. Kadın sevişmeye devam etmek istiyordu, adam ise hala yalnızdı, sevişirken bile.Zaman,gece ve kendisi onu terk ettiğinden beri hep böyle oluyordu.Mutfağa geçip birkaç bira çıkardı.Aradan pek fazla zaman geçmeden kıvırcık saçlı kadınını kendisiyle sandı,yedinci bira bardağından sonra.Yeni aldığı kitabı kadınına okuyordu.O esnada bir şey fark etti.Kitaplığı o kitapla doluydu.Birkaç gün sonra ayık olacak ve bunu yine fark etmeyecekti.Aynı kitabı sipariş etmeye devam edecekti.Kadın olmayacaktı bu sefer yanında,kıvırcık saçlı kadını da gitmiş olacaktı.
Çok yaşlı bir adama doğru yola çıktı, aradan geçen gün sayısını bilemeyecek kadar düşüncesizdi. Aslında tek bir şeyi düşünüyordu;kendisi tekrar öldürecek miydi onu?İlk başta anlattığımız kısa bakışlardan hatta Sabo ile yaptığı kısa konuşmadan bile kısa aralıklarla hızlanarak yeterince yavaş yürüyordu. Yağmur yağamazdı böyle havalarda.Rüzgarsa geriye doğru bile yürütebilirdi adamı.Ama adam ıslaktı ve ıslanmaya devam ediyordu.
‘Bu kötü şeylerin başlangıcıdır.’dedi sesinden çok yaşlı olduğu anlaşılacak adam.

Yaşlı adamı derin düşüncelere dalmamak için kafasındaki tüm soyut hedeleri sokağa serpiştirerek yürürken geçmişti fark edemeden.Yaşlı adamın konuşması son bulmuştu.Adam tepkisiz bir hale bürünmüştü artık.Aralarında yukarıda bahsettiğimiz her hededen daha kısa bakışmalarla birbirlerinin gerçek olduğuna inanmak istercesine düşünmeye çalışıyorlardı.Genç olan iki aydır ilk defa düşünüyordu ya da öyle hissediyordu belki de hissetmiyordu.Yaşlı olan ise hala tepkisizdi.Aradan çok zaman geçti.Yaşlı adam yeterince yaşlıydı artık.Genç olan yaşlı adamdan bile yaşlıydı.
Arkasından tanıdık bir ses duydu.309 yıl sonra ilk defa tepki verecekti ki sesin kendisinden geldiğini gördü.Konuşamadı.Ölüp ölmediğini kontrol etmek etmek amacıyla votkasına baktı,boştu.Bunasevindi.Boş olmasına rağmen kutunun kapağını ağzına dayayıp kutuyu yukarıya kafasını geriye doğru ittiriyordu.Yaşlı adam ve kendisi ona o denli sessizlikte bakıyordu ki adam votkaya tekrar abanmak istedi.Belki de kadınını hatırlamıştı.Ama bu defa bir sorun vardı.Kutu görünecek kadar yaşam doluydu ve adam kutuyu kafasına her götürüşünde daha da doluyordu votka kutuya.Adamölüyordu.Üçüncükez.Son feryadını herkese dinletmek istercesine bağıracağı anda kendisinin arkasında kıvırcık saçlı kadını belirdi.Kendisi ve kadını hala gençti.Adam ise ölümü korkutabilirdi bu yaşlı haliyle.Ama uğraşamazdı bir de ölümle bu kadar sorun varken.Peki bu ihanet nedendi?Adam daha fazla dayanamayarak kendisine sordu malum soruyu.

‘Neden terk ettin beni? Yeterince yalnızken bir başıma bırakıp gittin ve neden giderken kadınımı götürdün ? ‘ dedikten sonra kadınına baktı. Geldiğinden beri gülüyordu. Soruyu duyduktan sonra da gülmeye devam etti.
Kısa bir sessizlikten sonra hava ısındı.Rüzgar durmuştu ama adam hala ıslaktı.Yaşlı adam hala yaşlı..Yağmur taneleri yere değmek üzereyken yaşlı adam kendinden beklenmeyecek bir şekilde ‘Başka bir arzunuz var mı?’ diye sakince sordu 371. kez.İşte o anda kendine geldi adam.Doğruyu söylemek gerekirse kendi adama gelmişti.Ölümü yenmişti bir bakıma.Kıvırcık saçlı kadını karşısındaydı.Adam belirsiz bir şekilde kafasını hayır diye anlaşılmasını umarak sağa ve sola iki defa salladı.
Adamın ayağında ayakkabı yoktu. Yavaş yürümesinin nedeni kendisinden ve kadınından kaçması yerine bu basit hedeye bağlanabilirdi.

Ali Suat Arslanlı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder